NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَبُو بَكْرٍ
وَعُثْمَانُ
ابْنَا أَبِي
شَيْبَةَ
قَالَا
حَدَّثَنَا
وَكِيعٌ عَنْ
سُفْيَانَ
عَنْ ابْنِ
طَاوُسٍ عَنْ
أَبِيهِ عَنْ
ابْنِ
عَبَّاسٍ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَنْ
ابْتَاعَ
طَعَامًا
فَلَا يَبِعْهُ
حَتَّى
يَكْتَالَهُ
زَادَ أَبُو
بَكْرٍ قَالَ
قُلْتُ
لِابْنِ
عَبَّاسٍ
لِمَ قَالَ
أَلَا تَرَى
أَنَّهُمْ
يَتَبَايَعُونَ
بِالذَّهَبِ
وَالطَّعَامُ
مُرَجًّى
İbn Abbas (r.a.)'dan,
Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Zahire satın alan
kimse, onu bir daha ölçmedikçe satmasın."
Ebû Bekir şunu da ilave etti:
Tâvûs der ki:
---
Hadisi Ebû Davud'a İbn
Ebî Şeybe'nin oğulları Ebû Bekir ve Osman haber vermişlerdir. Gelecek bölüm,
sadece Ebû Bekir'in rivayetinde vardır.
---
İbn Abbas'a; Niçin
(yasak etti)? dedim.
Görmüyor musun, onlar
zahire daha sonra Ödenmek üzere altın karşılığında alışveriş yapıyorlar, dedi.
İzah:
Buhari, buyu'; Müslim,
buyu'; Nesâî, buyu'
Hadiste; satın alman
zahirenin ölçülmeden başkasına satılmasının caiz olmadığı
görülmektedir.Zahirenin ölçülmesinden maksat onun teslim alınmasıdır.
Hadisin tâbiûndan olan
raviâi Tâvûs, İbn Abbas'tan, satın alman zahirenin teslim alınmadan satışı
konusundaki yasağı duyunca bunun sebebini sormuş; o da bu muamelenin, zahirenin
teslimi geciktirildiği için altını altın karşılığı satmak olduğunu söylemiştir.
İbn Abbas'm bu cümlesi
üç şekilde anlaşılmıştır:
1- Bir kimse, meselâ
1000 liraya zahire alır, fakat daha sonra onu teslim almadan 200Ö liraya bir
başkasına satar, böylece müşteriye zahireyi teslim etmeden 1000 lirası karşılığında
2000 lira kazanmış olur.
Bu
manaNeylü'l-Evtâr'dan nakledilmiştir.
2- Hattâbî'nin izahına
göre bu;'aslında bir selem muamelesidir. Meselâ, bir kimse malı belirli bir
müddet sonra teslim almak üzere buğday satın alır ve 1000 lira verir. Fakat
daha buğdayı teslim almadan önce 2000 liraya satar. İşte bu muamele caiz
değildir. Çünkü, bu buğday vadeli olduğu, hazır olmadığı halde altını altın
karşılığında satmak demektir. Zira selem yapan kişi teslim almadığı zahireyi
satar ve parasını alırsa bu satış sahih olmaz. Çünkü sattığı mal tehir
edilmiştir, başkasının kefaletindedir. Dolayısıyla bu, parayı para kaşılığında
satmak gibidir. Selem karşılığı verdiği 1000 lirayı, aldığı 2000 lira
karşılığında satmıştır. Bu, bir yönden 1000 lirayı 2000 liraya satmak olduğu
için ribâ, öbür taraftan olmayan bir şeyi kesin bir şekilde satmaktır.
3- Mirkâtü's-Suûd'un
meseleyi tasavvuru da şu şekildedir:
Bir kimse birisinden
vadeli olarak zahire alır. Sonra da zahireyi teslim almadan satana veya bir
başkasına daha pahalıya satar. Bu da caiz değildir. Çünkü ya parayı para
karşılığında satmak, ya da elde olmayanı satmaktır. Her ikisi de caiz değildir.